Kayıtlar

2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Meşruiyetinin Bedeli

Şu sahneyi hatırlıyorum, çok iyi hatırlıyorum. Cumhurbaşkanımız (dönemin Başbakan’ı da olabilir bak orasını pek hatırlamıyorum) bir programdaydı. Kameralar kayıttaydı. Programın sonunda kucağında çocukla bir kadın yaklaştı kendisine. “Erken evliliklerle ilgili mağduriyeti giderin, sizden bunu istemeye geldim” dedi kadın. Tayyip Erdoğan “İnşallah, önüne geçeceğiz erken evliliklerin” gibi şeyler söyledi. Kadın şaşırdı bu cevap karşısında. “Ben evlendim, sen reşit değilsin diye devlet benim kocamı içeri attı, 2 senedir kocam içerde” dedi. Hatta tam ifade bu muydu hatırlayamıyorum ama erken evlilik yasağını kaldırın anlamına gelebilecek sözler de söyledi. Bu sefer şaşıran Tayyip Erdoğan’dı. Tabi onunla birlikte bizler de ekran karşısında şok geçirdik. Çocuklar gelin olmasın diye uğraşırken insanlar, kadın bu yasağın kaldırılmasını istiyordu.  Gülüp geçtiğini hatırlıyorum Tayyip Erdoğan’ın.  Yasaların izin vermediği sınırlarda   ÇOCUK AKLI na uyup,   CAHİL lik edip, belki de gerçekten rı

Tövbe mi Estağfurullah-2

Evet, film beklentilerimi karşıladı. Filmi hem sinematografik hem de dini açıdan eleştirebilecek kadar sinema ve İslam tarihi bilgisine sahip olduğumu düşünmüyorum. O yüzden filme çok büyük beklentilerle gitmedim. Daha önce hiç üç saatlik bir filmi kesintisiz izlemediğim için film beni ayılıp bayıltmadan koltuğa bağlasın, bittiğinde ağzımda hoş bir tat bıraksın, müzikleri beni cezbetsin, bir de kendimce hakaret sayabileceğim diyaloglar ve sahneler barındırmasın istedim. Böyle olursa benim için Çağrı’dan bir farkı olmaz diye düşündüm; çünkü sinemayla tek bağım Çağrı filmi. Filmde cidden rahatsızlık duyduğum tek noktayı görmezden gelirsem aynen de böyle oldu. Filmin eleştiri noktaları üzerinden gidebiliriz. Öncelikle evet, ciddi anlamda bir mucize çocuk durumu var. Film Peygamber Efendimizin hayatının 12 yaşına kadar olan dönemini anlatıyor ve tamamen olağanüstü özelliklerle donatılmış bir çocuk çıkıyor karşımıza. Bunların bir kısmı için doğruluk payı yoktur denilemez. Açıkçası bund

Tövbe mi Estağfurullah

Malum film hakkında yazmayanı dövüyorlar. Ben de bir iki kelam edeyim bari. Önce filmi izlemeden önceki duygu ve düşüncelerim. Açıkçası filme zaten gidecektim ama koşa koşa gitmemin sebebi “Aman ha filme gitmeyin, ben dinden çıktım siz çıkmayın” diyenler oldu. Anarşiklik bizim işimiz. Filme dair bir iki tanesi hariç doğru dürüst eleştiri yazısı okuyamadım maalesef. Ya rahatsızlık noktalarının ne olduğunu belirtmeden “Bu İran filmine gitmeyin, dinden çıkarsınız” diye düşmanlık körükleyenlerin ya da filmde her şey mükemmelmiş, Mecidi Allah’ın sevgili kuluymuş da asla hata yapmazmış gibi filmin yılmaz savunucularının yorumları vardı ortalıkta. Takdir edersiniz ki son derece aydın bir kişilik olarak bu iki kutuplu yorumların hiçbirini sallamadım. ‘Gitmeyin’ diyenleri biraz sallamış olabilirim, evet. Onların gazıyla koşa koşa gittim filme. Bu yorumların tamamı film izlenmeden yazılmış, izlendikten sonra yayınlanmış hissi uyandırdı bende. Ki filmi izlediğimde de bu hissimde ne kadar haklı o

BİR GARİP #öyp50d MEVZUSU

Şimdi sizin kafanızda iki tane soru işareti var: 1- ÖYP nedir? 2- Nasıl atılır? Önce 1’den başlayalım. ÖYP, yani Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı, adından da anlaşılacağı üzere, çoğunlukla yeni açılmış ya da az gelişmiş üniversiteler için öğretim üyesi yetiştirmeyi amaçlayan, 2010 yılında YÖK tarafından uygulanmaya başlanan bir programdır.  Bir üniversiteye ÖYP kapsamında araştırma görevlisi olarak atanabilmeniz için sahip olmanız gereken şeyler iyi bir lisans ortalaması, yüksek bir ALES puanı ve pek çok üniversitenin doktora başvurusunda bile istemediği sınırda (65 puan) bir YDS puanıdır. Bu üç puanın belli oranlarla ortalaması alınarak ÖYP puanınız hesaplanır, sonra siz kadro açan üniversiteler arasında tercih yaparsınız ve ÖYP puanınız yeterli gelirse bir üniversiteye merkezi yerleştirme ile araştırma görevlisi olarak atanırsınız. Buraya kadar her şey gayet normal ve şeffaf görünüyor. Yani kimse sizin önünüze “x kişisi hakkında çalışma yapmış olmak, yüksek yerlerde (yüksek yükse
Tarih 01.08.2016. Saat şu anda sabaha karşı 03.00. Bu satırları yazmaya başladım. Nasıl anlatacağım nereden başlayacağım hangi birinden bahsedeceğim, bilmiyorum. İçimde coşan, taşan bir şey var ama kelimelerle ifade etmem mümkün değil. Temmuz bitmeden dergiyi yayınlayalım demiştik. Demiştik ama anlatmak o kadar zor ki! Meclis yakınında oturan arkadaşım jetlerin videosunu gönderdiğinde hissettiklerimi nasıl anlatabilirim? Hemen koşup neden TRT’yi açtığımı bilmiyorum. TRT’de bitmek bilmeyen hava durumunu gördükçe elimin ayağımın titremesini, kardeşimin yutkunmasını nasıl anlatabilirim? O bildiri okunurken tuhaf bir şekilde bildirinin geçerliliğini sorguladım. Evet, o bildiri geçerli değildi; hiçbir şekilde o bildiriye uymayacaktık; ama Tayyip Erdoğan neredeydi? Bitmek bilmeyen o dakikaları nasıl anlatabilirim? Ya hiç duymasaydık sesini! Sincan’da 19 yıl önce tankların yürüdüğü meydanda gördüğüm insan akınını nasıl anlatabilirim? Çok eylem gördüm Sincan’da, çok kalabalıktı hepsi, böyles

Durun, Siz Kardeşsiniz!

Benim fitnem senin fitneni dövercilik mi oynuyoruz? Daha iki gün önce birlik beraberlikten bahsediyorduk, bugün ne oldu? Fitnecilerin inlerine giriyorduk beraber, ne ara tarzın bu oldu? Kulağını çeken yok senin, belli. Hala çocuk parkında çılgınlar gibi eğlensem de çizgi film görünce ağzım açık izlesem de içimde 54 yaşında bir kadın var. Hazır ol, yıllık olağan zılgıtımı çekiyorum. Benim elimi belime attırma fena olur. ‘Böyle oyun mu olur evladım’ diye çemkirmeye bir başlarsam fitnenin babasını görürsün. Ayrılın bakayım neyi paylaşamıyorsunuz? Düşman olmak bu kadar kolay mı? Yapay bir ayrılık çıkarıyor birileri (kimse artık o birileri, aşağı mahallenin sümüklü bebesi herhalde) hoopp bodoslama atlıyorsun. Herkes alacağını alır, yoluna gider, olan yine sana olur. Ben ne söylüyorsam senin iyiliğin için söylüyorum. Ayol arkadaşın camdan atlasa sen de mi atlayacaksın? Bizim mahallenin reisi, kral adamdır eyvallah. Sen onun peşinden gideceğim diye mahallenin çocukları içinde düşmanlık çık

Depremler Oluyor Beynimde

Suriye’de patlayan bombalardan kaçıp Türkiye’ye gelmeye çalışırken tam sınırda patlayan bir mayına beş evladını, geriye kalan tek kuzusu Muhammed’inin iki, kendisinin bir gözünü verip haftalar sonra Ankara’ya ulaşan Meryem abla Kızılay’daki patlamada güvende olduğunu bildirdi. Acaba sesi işitti mi Meryem abla? Ya da Muhammed? 6 yaşından sonra insanları seslerinden, kokularından tanımaya alışmaya çalışan minik Muhammed. O sesi duydu mu, korktu mu acaba? Her yer mayın tarlası diye düşündü mü? Kime sarıldı acaba? Aklına kim geldi? “Akşam ders var mı hocam” diye sordum. “Gelebileceğini söyleyenler oldu, dersi yapacağız” dedi. “Yapmamız lazım, bu korkuyla yaşayamayız, buna izin veremeyiz.” “Ben korkmuyorum hocam” dedim, “ama annemler razı olmazlarsa gelemem.” “Tabi tabi” dedi. “Ben anneme söylemedim zaten, sırf korkumu yenmek için gideceğim.” “Ben gelirsem metroyla gelirim haberiniz olsun, ne olur ne olmaz” deyip 3 saat içinde birimize bir şey olmazsa görüşmek üzere kapattık telefonu. An

Unuttun mu Beni

Siz de elinde tuttuğu telefonu nereye koyduğunu hatırlayamayıp iki saat arayanlardan mısınız? Mesajı yazıp göndermeyi unutan, sonra da niye cevap vermedi diye sinirlenenlerden misiniz? Bin kere gidip geldiği yolda hala kaybolanlardan mısınız? Aklına gelen bir şeyi yapmak için odadan çıkıp, “Ulan ben niye çıktım odadan” diyenlerden misiniz? Daha da fenası bir şey yapmaya giderken başka bir şey aklına gelince onu yapmaya yönelip, ne için oraya yöneldiğini unutup, ilk yaptığı işe dönmeye karar verip, onu da unutup, etrafına saf saf bakanlardan mısınız? “Sanırım çok saçma ve bozuk bir cümle oldu, bunu bir daha okuyup düzelteyim” dediğiniz cümleye geri dönmeyi unutanlardan mısınız? Overlok makinesi ayağınıza geldi! Beyin kıvrımı, semantik ortası, epizodik ruhu, zihin kenarı, pabucumun kenarı beş dakikada yakılır, hemen teslim edilir. Evvet bildiniz. Konumuz: Unutkanlık… Bir kere baştan anlaşalım. Konumuz unutkanlığın çareleri değil. Malumunuz hafıza-i beşer nisyan ile maluldür. Yapacak bir

Çay İnsanı mısın Kahve İnsanı mı?

Ay valla ikisi de benim bebeklerim. Böyle soru mu olur ya! İnsan bu iki nimet arasında nasıl  ayrım yapabilir! Ben ikisini de pek severim, hangisi teklif edilirse aşkla kabul ederim. Çay dediğin; Halis muhlis Rize çayıdır. Gavurların earl greyi çay değil hoş aromalı çayımsı sıcak  içecektir. Çayın Nirvana’sı Ayder’de nefis manzaraya karşı, içe oksijen çekile çekile,  dost muhabbeti eşliğinde, bir dilim laz böreğiyle içilenidir. Bu imkanlara sahip  olmayanlar için de odunla yanan semaverde demlenip açık havada içileni tavsiye  edilir. Yok, o da yok bizde diyorsanız eğer demlikte (!), usulüne göre, ağır ağır  demlenmiş taze çay, çaydır. Diğerleri sıcak içecektir.  Kaçak çaydır. Özellikle Güneydoğu’da yaygındır. Benim gibi doğma büyüme İç  Anadolu insanıysanız ve genetik olarak bu çayı demlemeye yatkınlığınız yoksa uğraşıp  çaydan soğumamanız, mümkünse gidip yerinde içip mest olmanız tavsiye edilir. Kahve dediğin, Türk kahvesidir. Tartışmasız, net. İlk etapta közde, mangalda ya

Eski Yıl Sona Erdi, Yepyeni Bir Yıl Geldi

Bu yılbaşında aydınlandım, adeta kendimi buldum sayın okur. Dur dur hemen değiştirme sayfayı. Bu bir yeni yıl kutlaması yazısı değil. Hayatımda hiç yılbaşı kutlamadım, hatta çoğu zaman unuttum bile yılbaşı olduğunu. Adımı unutmama az kaldı, evet. İnsanların neden yeni yılı kutladığını hiç anlamam zaten.  Yılbaşına alternatif olarak üretilen Mekke’nin Fethi kutlamalarına da bir kere katıldım. Ona da yılbaşı kutlamalarına muhalefet etmek amacıyla ya da Mekke’nin Fethi  coşkusuyla değil, tamamen Ömer Karaoğlu’nu dinlemek için katıldım. Önce Amerikan filmlerinde gördüğüm sonra bizde de yapanlara şahit olduğum yeni yıl kararlarını hep saçma buldum. Hala da bulurum. Biz gece erken yatmaya karar verip yine sabahlayan, ertesi gün için bir sürü plan yapıp iki dakika fazla uyumak için hepsini bozan insanlarız, koca bir yılı mı planlayacağız Allah aşkına. Ben hayatım boyunca hep hayal kurdum, plan yaptım da n’oldu? 10 yıl önce 26 yaşıma geldiğimde (evet 26, hala 26, on yıl daha 26 :D ) şu anda