BİR GARİP #öyp50d MEVZUSU

Şimdi sizin kafanızda iki tane soru işareti var:
1- ÖYP nedir?
2- Nasıl atılır?
Önce 1’den başlayalım. ÖYP, yani Öğretim Üyesi Yetiştirme Programı, adından da anlaşılacağı üzere, çoğunlukla yeni açılmış ya da az gelişmiş üniversiteler için öğretim üyesi yetiştirmeyi amaçlayan, 2010 yılında YÖK tarafından uygulanmaya başlanan bir programdır.  Bir üniversiteye ÖYP kapsamında araştırma görevlisi olarak atanabilmeniz için sahip olmanız gereken şeyler iyi bir lisans ortalaması, yüksek bir ALES puanı ve pek çok üniversitenin doktora başvurusunda bile istemediği sınırda (65 puan) bir YDS puanıdır. Bu üç puanın belli oranlarla ortalaması alınarak ÖYP puanınız hesaplanır, sonra siz kadro açan üniversiteler arasında tercih yaparsınız ve ÖYP puanınız yeterli gelirse bir üniversiteye merkezi yerleştirme ile araştırma görevlisi olarak atanırsınız. Buraya kadar her şey gayet normal ve şeffaf görünüyor. Yani kimse sizin önünüze “x kişisi hakkında çalışma yapmış olmak, yüksek yerlerde (yüksek yüksek tepeler oluyor bu yerler) tanıdığı olmak” gibi şartlar koymuyor. Ya da kimse sizin 85 YDS puanınız varken yüksek yerlerdeki tanıdıkları “Şu olacak” dediği için dil bilmeyen ‘şu’ya kadro vermiyor. Buraya kadar her şey netse devam edelim.
81 vilayetteki üniversitelerden birine ÖYP kapsamında atandıktan sonra devlet size lisansüstü eğitim imkanı tanır. Varsa atandığınız üniversitede, yoksa başka bir üniversitede, yine ÖYP puanınıza ve eğitim için başvurduğunuz üniversitenin yaptığı alan sınavının sonucuna göre lisansüstü eğitiminize başlarsınız. Siz bu süreç için miktarı 400 bin’leri bulan senetler imzalarsınız.  Dersiniz ki; “Sevgili devletçiğim, sen bana bu imkanı tanıyorsun, ben de karşılığında eğitimim bittiğinde eğitim sürem kadar üniversiteme hizmet edeceğim, söz veriyorum”. Devlet de size der ki; “Sevgili akademisyenciğim, sen onca sınavı başarıyla geçtin, insanların burun kıvırdığı yerlerde çalışmayı kabul ettin, bunların üstüne lisansüstü eğitimini de başarıyla tamamlarsan üniversitende kadron garanti. Söz veriyorum. E sen genç akademisyensin, bir dolu araştırma yapman gerekecek, yurt içi yurt dışı birçok sempozyuma, kongreye katılman gerekecek, çalışmaların için sistem kurman gerekecek, malzeme alman gerekecek, şu ödenek de yanında bulunsun, lazım olur kullanırsın. Bu da garanti”. Her şey harika. Siz sözünüze sadık kalırsınız, canınızı dişinize takarsınız, bir taraftan eğitim aldığınız okulun işlerini yaparsınız, diğer taraftan lisansüstü eğitiminizi başarıyla tamamlarsınız, tam size garantisi verilen kadronuzun olduğu yere gitmeye hazırlanırken bir gece bu antlaşmanın diğer tarafı sözünden cayar. (Bu sahnede fonda aaaaaa sesleri) Evet, hayırlı uğurlu olsun, artık işsizsiniz. Diplomalı işsiz statüsünün iki tık üstü olarak doktoralı işsiz… Peki bu nasıl olur? Beraber anlamaya çalışalım.
Üniversiteler araştırma görevlilerini YÖK Kanununun 33-a ve 50-d maddelerine göre alırlar. 33-a’ya göre alınanlar yukarıda sayılan bütün haklara sahiptirler. Lisansüstü eğitim, ödenek, kadro garantisi vs. ÖYP’li araştırma görevlileri de 33-a kapsamında atanırlar. 50-d ise bir araştırma görevliliği kadrosundan ziyade lisansüstü eğitim bursudur. Eğitim aldığınız üniversite ile çalıştığınız üniversite aynı değilse eğitim aldığınız üniversiteye gitme şansınız yoktur. Belki sadece ders döneminde derslerinizin olduğu günlerde okulunuza gitmenize müsaade edilir; ama tez döneminde danışmanınızın dizinin dibinde olma gibi bir ihtimaliniz yoktur. Bununla birlikte lisansüstü eğitiminizi tamamlamanız için ihtiyacınız olan ve 33-a kadrosunda olanlara verilen ödenek size verilmeyecektir. Ve tabii ki bu bir lisansüstü eğitim bursu olduğu için doktoranızı tamamladığınızda üniversiteniz size kadro açmazsa ya da başka bir üniversiteden kadro bulamazsanız işsizsiniz demektir. Üstelik eğitiminiz süresince de sözleşmenizin her an feshedilmesi tehditleriyle ciddi mobbinge maruz kalırsınız. Her şey bir kişinin parmaklarının ucundadır. Hiçbir şeyin garantisi yoktur. 50-d akademinin kanayan yarasıdır. Allah onun belasını versindir.
Bunun farkında olanların çabalarıyla uzun uğraşlar sonunda geçtiğimiz yıllarda birçok 50-d’li araştırma görevlisi nihayet 33-a’ya geçirilmişti. 1 Eylül 2016 gecesine kadar da Türkiye’de yaklaşık 6000 tane 50-d’li araştırma görevlisi bulunmaktaydı. O geceden sonra ise sayıları 21 bini buldu. Bravo, büyük başarı! Peki 1 Eylül 2016 gecesi ne oldu?
O gece Bakanlar Kurulunda görüşülen Kanun Hükmünde Kararname’ye eklenen bir cümle ile bütün ÖYP ile atanan araştırma görevlilerinin kadrosu 33-a’dan 50-d’ye düşürüldü. Yani böylece ÖYP fiilen bitirilmiş oldu. İşte bu da ikinci sorunun cevabı oluyor. ÖYP nasıl atılır? ÖYP üniversitelerden işte böyle, KHK’ya eklenen bir cümle ile atılır. “Neden” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Bu soruya yetkililerin verdikleri bir cevap yok. KHK, olağanüstü hal kapsamında çıktığı için FETÖ ile mücadele nedeniyle bu kararın alındığı söyleniyor. Bu durumda bizim kafamızda iki tane soru işareti var: Bir FETÖ nedir? Yok yok bu repliğin yeri burası değildi. Ama kafamızda kocaman soru işaretlerinin olduğu doğru. 15 bin kişilik bir grubun kadro statülerinin değiştirilmesiyle FETÖ mücadelesinin ne alakası var? 33-a FETÖ soruşturmasına engel mi peki? Engelse neden ÖYP dışında 33-a kadrosunda olanlar 50-d’ye geçirilmedi? (Yanlış anlaşılmasın, onlar da 50-d’ye geçirilsin demiyoruz, bizim hakkımız elimizden alınmasın diyoruz.) Bu değişikliği destekleyen rektörlerin, akademisyenlerin “ÖYP yüzünden canımızın istediğini alamıyorduk” minvalinde açıklamaları sonrasında kim bizi bu kararın FETÖ ile mücadele kapsamında alındığına inandırabilir? Üstelik değişiklik o kadar üzerinde düşünülmeden o kadar plansızca yapıldı ki her tarafından “Hazır OHAL’i bulmuşuz, KHK’ların biri gidiyor biri geliyor, arada şu ÖYP’yi de bitirelim çaktırmadan, sonra ne olacağına bakarız”cılık akıyor. Değişiklik sonrası uygulamalar tamamen üniversitelerin inisiyatifine bırakıldı ve üniversiteler şimdiden araştırma görevlileri üstünde mobbinge başladı. Bkz. benim üniversitem. 15 Eylül’e kadar orda göreve başlamazsam atılacağımı sms ile bildirdiler. 15 Eylül resmi tatil olmasına rağmen. Üstelik mevzuata göre bana resmi yazıyla bildirildikten sonra on beş gün içinde orda başlamam gerekirken onlar süreyi KHK’nın yürürlüğe girmesiyle birlikte on beş gün olarak bile hesaplamamışlardı. Resmi yazı şu anda bulunduğum yere halen ulaşmadığı için buradan ilişik kesemiyorum, buradan ilişik kesmeden üniversitemde göreve başlayamıyorum, üniversitem bayram sonu hemen göreve başlamazsam beni atacağını söylüyor. YÖK Başkanının bu konuda bir çözümü var mı? Biz YÖK Başkanının bu değişikliğin uygulanmasıyla ilgili açıklamasından bir gazetecinin kendisiyle yaptığı telefon görüşmesini köşesine taşımasıyla haberdar oluyoruz. Hangi kurum bunu resmi belge olarak kabul eder? Değişiklikten hemen önce yüksek lisans ya da doktora savunmalarını veren yüzlerce araştırma görevlisi var. Şu halde yüksek lisansını verenlerin doktoraya başlama, doktorasını verenlerin kadro alma şansları yok. Bu durumda olanlar için nasıl bir yol izlenecek? Ders döneminde olanların derslerine devam edebileceği söyleniyor. Mesela benim üniversitem ÖYP kapsamındaki görevlendirmeyi bile zorunlu olduğu halde yapmamayı tercih ediyordu ÖYP zamanlarında. Bu mesele tamamen üniversitelerin inisiyatifine bırakıldığında ortaya çıkacak kaostan ve haksızlıklardan kim sorumlu olacak?
15 bin ÖYP’li araştırma görevlisinin her birinin ayrı ayrı mağduriyeti mevcut şu anda. Ve bizim tek bildiğimiz bu kararın üniversitelerde FETÖ yapılanmasını bitirmek için değil ÖYP’yi fiilen ortadan kaldırmak için alındığıdır. Şunun özellikle altını çizmek istiyorum ki bizler FETÖ mücadelesinde devletimizin yanındayız. Her yere sızmış olan bu yapı ÖYP’de mevcut değildir demiyoruz elbette. Ancak bu konuyla ilgili soruşturmaya ne ÖYP ne de 33-a engeldir. Bu karar FETÖ ile mücadele etmenin aksine FETÖ ve benzeri yapılanmalara üniversitelerin kapılarını sonuna kadar açacak bir karardır. Devletimizden hem bu oyuna göz yummamasını hem de bize verdiği sözde durarak kazanılmış haklarımızı geri vermesini bekliyoruz.
- yazsinbudunya.com -

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cuma Günü Uçmayan Kuş

Arz Ederim Sayın Seçmenim