Arz Ederim Sayın Seçmenim

Biz İslamcı kuşağın bebeleri ister istemez ucundan kıyısından bir şekilde siyasete bulaşmak durumunda kaldık. Zamanında dolaylı veya direkt olarak ağzımızın ortasına vurulduğu için hep bir zafer kazanma nidasıyla yetiştirildik. Sadece ülke siyasetiyle alakalı değil, tüm dünya Müslümanlarıyla alakalı az ya da çok bir bilgimiz ve bilincimiz oldu. Benim bulunduğum jenerasyon için de bu geçerli. Analarımız babalarımız hep bu bilinçle yetiştirdi bizi. 28 Şubat’ta 8 yaşındaydım ama çok net hatırlıyorum mesela. Hoş ben 2 buçuk yaşımda yaşadıklarımı da hatırlıyorum ama :D 94 ve 95 seçimleri de hafızamda. Ahahaha hatta kuzenlerimle ‘Necmeddin Erbakan bir gün olacak başbakan’ diye sıradan bir çocuk oyununun içinde tezahürat etmemiz de. Kafama çok net kazınmış bir başka sahne de Tansu Çiller’in kürsüden Mesut Yılmaz’a (bu kısmı bacımızın meşhur ses tonu ve vurgusuyla oku sayın okuyucu) ‘Çamur adam seni’  diye bağırmasıdır. Sonra başörtüsü eylemlerine gidişimiz var. Çoluk çocuk maaile. 8 yıllık eğitim protestoları var. Babamın imam hatip lisesi idarecisiyken ilköğretim okuluna öğretmen olarak dönüşü var. Çocuk aklımızla yaşayıp gidiyorduk bunları. Ağzımızın ortasına vurulduğunu, üçüncü sınıf insan muamelesi gördüğümüzü, ötekileştirildiğimizi fark ediyorduk. Mesela adam Meclis kürsüsünden, benim annem, halam, teyzem, bilumum akrabam ve tanıdığım gibi giyinmiş olan bir hanıma ‘Bu kadına haddini bildirin’ diye bağırıyordu. 10 yaşındayken de bu faşizan ve aşağılık tutumu anlayabiliyorsunuz, çocukları çok da küçümsememek lazım. Hayatım boyunca unutmayacağım ve unutmamak için de dua edeceğim bir sahnedir. Biz bir de gazete çıkarırdık. 5. sınıfa falan gidiyoruz herhalde. Gazetenin fiyatı kısmında ‘Mesut’a inat beleş’ yazardı :D (İnşaallah başıma bir şey gelmez :D ) Neyse işte lafı fazla uzatmayayım. Bizim annelerimiz babalarımız her dönem çok büyük sıkıntılar çekmişler dini bütün Müslümanlar oldukları, önlerine gelen her yerde takiyye adı altında kaypaklık yapmadıkları için. Biz de bu sıkıntıları çocukluğumuzda yakaladık 28 Şubat’la. Tabii ki çocuklar olarak bizim o döneme dair hatırladıklarımız ve yaşadıklarımız o döneme yetişkin insanlar olarak şahit olanların, işlerini, eşlerini, okullarını, ailelerini, sağlıklarını kaybedenlerin yanında devede kulak kalır. Onların yaşadıklarını kendi hatırladıklarımla birleştirip bunları asla unutmama taraftarıyım. Evet şu anda keyfimiz (!) yerinde. Ama bu, o zihniyetin eline fırsat geçtiğinde bize o günleri misliyle yaşatacakları gerçeğini değiştirmiyor. Bu seçimlerde meselemiz hem o günlere geri dönmemek hem de şu ‘keyfimiz’i bozmak olmalı. Biz birtakım yaraları sarmaya çalışırken çok daha acı sonuçları olan hatalar da yaptık. O günlerin kayıplarını yerine koyarken önce niceliğe baktık. Git gide de yozlaşmaya başladık. Artık düşünmüyoruz, okumuyoruz, konuşmuyoruz. Bir zafer kazanmış değiliz. Evet kaybettiğimiz haklarımızı geri aldık; ama şuurumuzu kaybetmeye başladık. Şimdi titreyip kendimize gelme zamanıdır.
---Turp---

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Cuma Günü Uçmayan Kuş

İBADET İÇİN YARIŞIYORUZ, YOK MU ARTIRAN