Hayırdır İnşaallah
Batı hayal kurarmış doğu
ise rüya görürmüş. Bana ikisi de uyar. Hayal kurmakla
plan yapmak arasındaki farkı anlayınca hayal kurmacılık
baya eğlenceli geldi bana. Kuruyorsun hayalini ama umut bağlamıyorsun,
olursa ne ala olmazsa pekala. Rüya görmek ise en büyük
hobim. Tabi başta yazdığım sözün alt metni bu birkaç
cümle
gibi basit değil ama bugün olayı yüzeysel değerlendirmek istedi canım.
Evet ne diyorduk? Rüya görmek en büyük hobim. Bazen diyorum ki acaba gerçek
hayat rüyalarımız da gerçek hayat diye yaşadıklarımız
mı
rüya?
Eğer
öyleyse
çok
mutlu olurum. Çünkü hem 26 yıllık deneyimle rüyalarımı
yönlendirebiliyorum
hem de rüyada hiçbir şeyin sınırı yok. Uçmak dersen uçmak, duvardan
geçmek dersen duvardan geçmek… Kesinlikle yaşamak istediğim
yer.
Uykuyla seviyesiz ve olabildiğince çirkef bir ilişkimiz var.
Gece yatmak sabah kalkmak bilmeyenler ekolündenim evet ama mesele sadece bununla
kalsa epey mutlu ve düzenli bir hayatım olabilirdi.
Mevzu okul ve iş hayatımda gece yatmak bilmeyip sabah kalkmak
zorunda olmaya dönünce sinir sistemim alt üst
oldu. Uyumayı tabii ki çok seviyorum. Boş buldum mu 13
saat uyumuşluğum var; ama hiç uyumadan
42-43 saat zombi gibi dolaşmışlığım da var. Şimdi sordunuz
tabi ‘Bu kız ne oldu da birden uyku düzenine
geçti’ diye. Hemen söyleyeyim
efendim. Bedenim (kendisinin zekası deniz seviyesinin altındadır)
bu uyku düzeni içinde uyuyabilip de rüya
görmediyse
eğer
(evet, rüya görmemek gibi bir ihtimal yokmuş,
sadece gece boyu gördüğün rüyaları hatırlamazmışsın ve rüya görmedim sanırmışsın) uyuduğunu anlamıyor. Yani istersem 14 saat uyuyayım
hiç uyumamış gibi kalkıyorum. Ama rüya
görünce
de efsane rüyalar görüyorum. Bazıları bilinçaltı, evet de bazıları
neyin altı yıllardır rüya görürüm hala çözebilmiş değilim. Durun birkaç tanesini
anlatayım size.
Kendimi bildim bileli dilencilerden korkarım.
Çocukken
sokakta görsem bahçe kapısını, evin kapısını kilitler, odaların kapılarını
da kapatır en sondaki odaya saklanırdım. 4 yaşında falandım galiba, çok
net hatırlıyorum, 6 gece üst üste
aynı rüyayı görmüştüm. Bir dilenci beni kaçırıyor,
bir çay bahçesine götürüyor, ben onun elinden kurtulmaya çalışıyorum
ama bir türlü kurtulamıyorum. Sonra halam buluyor beni ve
dilencinin elinden kurtarıyor. Kahverengi ışıklı
bir sahne, eski bir sinema filmi gibi, yağmur yağmış yerler ıslak, oturduğumuz ahşap
masa ve sandalyeler de ıslak. Şimdi ben 6 gece üst üste
dilenci tarafından kaçırılma rüyası görmeyi anlarım, bilinçaltıdır;
ama bir insan 6 gece üst üste her bir dekoruyla, sekansıyla
birbirinin aynısı rüyalar görmeyi nasıl başarır anlayamıyorum.
Bir de yetişkinlik rüyalarıma göz atalım. 28 Ağustos gecesi gördüğüm
rüyayı
anlatayım. Rüyamda 30 Ağustos’tayız ve bayram olduğu için
LC Waikiki’ye giriyoruz. Erzincan’daki LC Waikiki’ye hem de.
Amcamın eşi orada çalışıyormuş, onun için. Burada da bayram vesilesiyle (ne
alakaysa) müşterileri bir sınava tabi tutuyorlarmış.
Sadece sınavı geçenler alışveriş yapabiliyormuş. Her bayram
arefesinde Çarşamba Pazarı’na dönen LC Waikiki’ler için
güzel
bir fikir, bence denemeliler. Neyse efendim sınav da şu, önümüzde bir boş kağıt, bu kağıda mantıklı cümleler kurarak 150-200 kelimelik İngilizce
bir metin yazmak. Al başına belayı. ‘Ya ben YDS’yi geçtim, puanım iyi, size göstereyim,
kabul olmuyor mu o, yenge bir güzellik yap ayağımız
alışsın’ diyorum ama nafile. Başlıyorum
yazmaya. Bir kurbağadan bahsediyorum, bu kurbağa
futbol oynuyor ve önemli bir maçta sakatlanıyor.
Zavallı kurbağacık takımın tek forveti üstelik. Bunları
yazıyorum yahu, hem de İngilizce. Bu hangi bilincin altıysa
tüküreyim
o bilince.
Aklı başında rüyalarım da var tabi. Birkaç
ay önce görmüştüm. Keşke kaydedebilseydim. Rüyamda
en en en sevdiğim yazar olan Gökhan Özcan vardı. Gökhan Özcan’ın eşi ikiz bebeklerini dünyaya
getirirken hayatını kaybediyordu ve Sarışın
Evliya öyle büyük bir teslimiyet içindeydi
ki. Rüyanın konusu özetle bu; ama rüya giriş,
gelişme, sonuç olarak kesintisiz bir sinema filmiydi. Çekildim
kenara ve rüyayı dev ekrandan seyrettim. İçindeki
diyaloglar, metinler o kadar güzeldi ki bir ara kendi kendime ‘Ulan
bu metinleri şu anda ben rüya içinde yazıyorsam bade içtim demektir,
ben yazmıyorsam kesin bir yerde okumuşumdur, uyanır uyanmaz
nerde okuduğumu bulacağım’ dedim. Uyandığımda ise
metinlerin hepsi uçup gitmişti aklımdan. Bir kelime bile hatırlayamadım.
Ne hayallerim Batılı ne de rüyalarım Doğulu. Hayallerimi yazmak, kaydetmek
istemem, plan yapmış olurum çünkü. Beni üzer. Ama rüyalarımı kaydetmek isterdim. Uyanınca
yazabilmeye hafızam yetmiyor. Onun için rüyalarımı görürken bir taraftan da kayda alabilseydim
keşke. Büyük bir arşivim olurdu, seyreder seyreder hayal
kurardım.
---Turp---
---Turp---
Yorumlar
Yorum Gönder