Bir Osmanlıca Mes'elesi
İşe önce herkesin yaptığı gibi bütün eğitim hayatımız
boyunca bize zorla okutulan derslerden başlayayım. Lisede bir matematikseverdim,
evet, lakin ilkokulda o ders benim de kabusumdu. Üçüncü sınıfa giderken iki
basamaklı sayıları çarpamıyordum. Resmen topluyordum yahu! Öğretmen de
yapamadığımı görüyor bir kere göstermiyor. Babam çalıştırırdı evde, sonra kafa
da bastı biraz, anlamaya başladım. Tamam Türkçe, Matematik, Sosyal Bilgiler,
Tarih vs. gereksiz dersler demiyorum. Önemli olan içerik neticede. O konuya da
sonra değiniriz. Ama mesela bir Resim dersini, bir Müzik dersini, Beden Eğitimi
dersini, yani tamamen yetenekle alakalı olan dersleri niye zorla verirler hala
anlayabilmiş değilim. Matematiği evde babam çalıştırdı, okulda zorladım, sonra
iyi öğretmene düştüm hallettim, tamam da. Daaaaaaa. Resim öğretmenimiz dünyanın
en iyi ve gayretli öğretmeniydi; ama ben gerçek anlamda çöp adam bile çizemeyen
bir öğrenciydim (sonradan öğrendim ki çöp adam çizmek de baya bir işmiş
aslında, basit değilmiş). Öğretmenimiz vicdanlıydı da beni emeğe saygıdan ötürü
geçirirdi. Ya vicdanlı olmayan bir öğretmenimiz olsaydı? Vardı mesela
lisedeyken. İmam hatip lisesinde Müzik dersimiz vardı ve o adam bütün bet
sesimizle bizden zorla koro yapmıştı. Neden? Bana ne kazandırdı? Sadece ‘Ey
vatan gözyaşların dinsin yetiştik çünkü biz’ derken o ‘gözyaşların’daki ‘lar’
ekinin ‘r’ harfini yutmadan söylememiz gerektiğini öğrendim. Baya iyi bir
kazanım. Peki ya o Beden Eğitimi? İlkokulu eşofman parasını sınıftan birkaç
kişinin zar zor verebildiği bir okulda okudum. Sanırım bu dersin gereksizliğini
anlatmak için yeterli bir ifade bu. Sabah ictimasından öteye gidemeyen bir
içeriğe sahipti üstelik. Lisedeyken de kahvaltı ve üniversite sınavına çalışma
dersiydi. Ha içerik düzeltilse, niteliği artırılsa bile yine de tamamen
fiziksel yeteneğe bağlı olan bu dersin zorunlu olmasının anlamı nedir? Niyetim
‘Bunca gereksiz ders zorunluyken bu Osmanlıca size ne etti’ diye isyan etmek
değil. Osmanlıca öğrenmenin neden gerekli olduğuna dair bir sürü açıklama var
zaten, bir de ben buradan tekrar etmeyeyim. Osmanlıca dersinin, bu derse itiraz
edenlerin zaten çocuklarını yanına bile yaklaştırmadıkları okullarda zorunlu
olması, diğer okullarda ise seçmeli olması (yani istemezsen seçmiyorsun, sen
galiba orayı pek anlamadın hacı abim) size ne etti? Kanımca, keşke siz de
seçseniz de her gördüğünüz eski alfabeli yazıyı Kur’an-ı Kerim sanıp üstümüze
atlamasanız.
Bu mevzuya dair atlamamak gereken bazı noktalar daha var. Tarih,
Sosyal Bilgiler, Hayat Bilgisi gibi derslerin varlığı değil, işleniş şekli ve
içeriği sorun demiştik. Aynı sorun tabii ki Osmanlıca için de mevcut. Böyle
alkışlarla karşıladığımız adımların ne yazık ki ağırlıklı olarak niceliği
doldurduğunu, niteliğin hep geri plana atıldığını da üzülerek belirtmek gerek.
Temennim bu durumun Osmanlıca dersleri için geçerli olmaması. Ama eğitim
anlayışımızla ilgili de birtakım ihmal edemeyeceğimiz gerçekler var. Örneğin;
şekil-a’da görüldüğü üzere şahsım 21 yıllık öğrencilik hayatının son 17 yılını
İngilizce dersi görerek geçirmiş olmasına rağmen hala İngilizce bilmemekte.
Üstelik bize bu dersler 4 ya da 5 yılını İngilizce eğitimi vermek üzere gerekli
formasyonla donatılmış öğretmenler tarafından verildi değil mi? Peki Osmanlıca
derslerini kim, nasıl verecek? Kafamda deli sorular… Yine de her ne olursa
olsun çocukların eski alfabeyle tanışması, Osmanlıca hakkında hiç olmazsa temel
bilgilere sahip olması insanı umutlandırıyor. (Finali Osmanlıca yapmak
istemiştim aslında; ama Arapça klavye kullanamadım bir türlü L Bu kadarla idare
edin.) Saygılarla efendim.
---Turp---
---Turp---
Yorumlar
Yorum Gönder